
Tahliye Kararı
Tahliye kararı, tutuklu olan şüpheli veya sanığın cezaevinden salıverilmesine ilişkin bir mahkeme kararıdır. Tahliye, tutuklu yargılamalarda ceza avukatı bakımından en az beraat kararı kadar önem taşıyan bir sonuçtur. Türkiye’de tutuklama kararlarının tamamına yakını soruşturma yani savcılık aşamasında sulh ceza hakimliklerince verilmektedir. Bunun dışında ceza davası açıldıktan sonra yargılamayı yapan asliye ceza veya ağır ceza mahkemesi de tahliye kararı verebilmektedir. Tahliyenin daha iyi anlaşılması bakımından öncelikle tutuklamanın ne olduğunun izah edilmesi yerine olacaktır.
Tutuklu Yargılamada Tahliye
Tutuklama, suç şüphesi altında olan bir şüpheli veya sanığın özgürlüğünün kısıtlanarak cezaevinde tutulmasıdır. Tutuklama CMK 100. ve 101. maddelerde düzenlenmiş olan bir koruma tedbiri olup hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında uygulanabilmektedir. Uygulamada ise genelde soruşturma aşamasında verilen bir karar niteliği taşımaktadır. Tutuklama esasen bir ceza değil, şüphelinin kaçmadan duruşmalara katılmasını sağlamaya yönelik bir tedbir niteliğindedir. Tutuklama bir ceza değil tedbir olduğu için bir kişinin tutuklanması ceza alacağını göstermez. Nitekim tutuklandığı halde sonradan tahliye kararı alıp ardından beraat eden kişiler bulunmaktadır.
Tutuklama kararı ceza hukuku sisteminde en ağır ve sonuçları en ciddi olan koruma tedbiridir. Çünkü bu tedbir, henüz hakkında kesin hüküm verilmemiş bir kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması manasına gelmektedir. Bu yönüyle tutuklama, yalnızca ceza usul hukuku düzeyinde değil; aynı zamanda adalet duygusu, hak arama özgürlüğü ve hukuk devleti ilkesi açısından da hassasiyetle ele alınması gereken bir konudur. Özellikle masumiyet karinesinin esas olduğu bir sistemde, tutuklama ancak gerçekten zorunlu hallerde ve son çare olarak başvurulması gereken bir önlemdir.
Ne var ki uygulamada, tutuklama kararlarının bu istisnai niteliğini yitirdiği; çoğu zaman ceza yargılamasının ilk adımı değil, adeta ceza gibi uygulandığı ve kötüye kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle tutuklamanın amacını, uygulanma şartlarını ve dayandığı yasal çerçeveyi titizlikle değerlendirmek, yalnızca bir teorik tartışma değil, pratik bir zorunluluktur.
Tahliye kararı nedir?
Tahliye kararı, yukarıda değinilidiği gibi tutuklu olan kişinin cezaevinden salıverilmesine ilişkin bir mahkeme kararıdır. Eğer tutuklama şartları oluşmadan tutuklama kararı verildiyse bu karar hukuka aykırı olacaktır. Bir tutuklama kararı hatalı ise yani hukuka aykırı ise itiraz üzerine derhal kaldırılması gerekir. Ancak uygulamada tutukluluk itirazlarının çok büyük bir kısmının pek okunmadan reddedildiği üzücü bir gerçektir. Bazı yargıçlar başka yargıçların verdiği tutuklama kararını kaldırmanın ve tahliye kararı vermenin, tutuklama kararı veren yargıca karşı saygısızlık olarak dahi değerlendirebilmekedir. Nitekim bazı yargıçlar da kendi kararına yapılan itirazın kabulüne kararı veren yargıçlara gönül koyabildiği de yargı camiasında hemen herkesin bildiği gerçeklerdir. Ancak haksız yere tutuklanan bir kişinin özgürlük hakkı, bir yargıcın başka bir yargıcın hatalı kararını düzeltmesinin kararı düzeltilen yargıcın duyacağı rahatsızlıktan daha önemlidir.
Tutuklama Kararına İtiraz
Tutuklama kararına itiraz süresi 2 haftadır. Tutukluluğa itiraz hakkı, etkili bir başvuru hakkı olmalı; itirazın sonuçsuz kalmaması için üst makamlar dosyayı gerçekten incelemeli ve önceki kararları otomatik şekilde onaylamamalıdır. Aksi halde bu hak, yalnızca kağıt üzerinde olan ama işlevsizleşmiş bir güvenceden ibaret kalır. Uygulamada ise bu mekanizmanın etkili işletilmediği, itiraz mercilerinin çoğu zaman önceki kararı aynen onadığı, hatta “itiraz merciinin gerekçe yazmadan ret kararı verdiği” örnekler oldukça yaygındır. Bu da CMK’nın sistematiğine ve İHAM’ın “etkili yargısal denetim” ilkesine aykırıdır. Nitekim, İHAM, Çatal v. Türkiye kararında, tutukluluğun gerekçesiz şekilde uzatılması ve gözden geçirme kararlarının içeriğe dayanmaması nedeniyle, Sözleşmenin 5/3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Tutukluluk İncelemeleri
Tutuklamaya itiraz ve tahliye kararı talebi dışında ayrıca kanunda öngörülen başkaca tutukluluk denetimleri de mevcuttur. Tutuklu kişinin özgürlüğüne yapılan müdahalenin yalnızca başlangıçtaki karar ile sınırlı kalmaması, sürekli yargısal denetim altında tutulması zorunludur. Nitekim tutuklanan bir kişinin tutukluluk durumu hem kanunen kontrol edilir hem de kişi, tutukluluğun gözden geçirilmesini tutukluluk süresi boyunca isteyebilir. İtiraz dışında CMK kapsamında, tutuklama kararına yönelik denetim süreçleri şunlardır:
- İtiraz süresi geçse bile tahliye kararı talep edilebilir,
- Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından incelenir,
Böylece tutuklama kararı ve tutukluluk durumu hem tutuklunun talebi hem de hakim veya mahkeme tarafından resen gözden geçirilmektedir. Kanunun gereği olarak, tutukluluğun devamı, soruşturma evresinde 30 günlük süreyle, kovuşturma evresinde ise her oturumda ve 30 günlük sürelerle talep aranmaksızın otomatik şekilde incelenmektedir. Gözden geçirilen tutuklama kararı neticesinde, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile şüpheli adli kontrol altına alınarak serbest bırakılabilir veya Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinde şüpheliyi adli kontrol uygulanmaksızın resen serbest bırakabilir.
İlk Celse Öncesi Tahliye
Soruşturma aşamasında tutuklama kararı çıktıktan sonra soruşturma savcısı iddianame hazırlayıp asliye veya ağır ceza mahkemesinde dava açmakta ve genelde tutuklular ilk celseden önce tahliye edilmemektedir. CMK’da buna ilişkin bir düzenleme olmadığı halde halde gerçekten tutukluyu ilk celseden önce tahliye etmeme şeklinde hatalı ve yerleşik bir uygulama mevcuttur. Bu konuda Adalet Bakanlığı’nın istatistiksel bir çalışması olmasa da gözlem ve tecrübelerimize dayanarak soruşturma aşamasında tutuklanan bir kişinin ilk celseden önce tahliye kararı alma olasılığını %1’in bile altında olduğunu söylememiz mümkündür.
Bunun sebeplerine gelecek olursak şunları ifade edebiliriz: kişi savcılık soruşturması aşamasında tutuklandığında henüz iddianamesi yazılmamıştır, esas mahkemesi henüz belli olmamıştır ve bu nedenle bir yargıç başka bir yargıcın verdiği tutuklama kararını değiştirmeyi tercih etmemektedir. Esasen bu yerleşik uygulama insan haklarını dışlayan, kişi özgürlüğü hakkını yok sayan hukuksuz bir uygulamadır. Ancak bu yaygın uygulamaya rağmen henüz ilk celse yapılmadan aldığımız çok sayıda tahliye kararı mevcuttur. Tutuklu yargılanan kişiler tahliye konusunda danışmanlık ve avukatlık desteği almak üzere İstanbul ceza avukatı olarak büromuza ulaşabilirler.