+90-212-706-1111     |     Trump Towers 2606 Mecidiyeköy - İstanbul

dezenformasyon suçu

Dezenformasyon Suçu

Dezenformasyon Suçu

Dezenformasyon suçu veya kanundaki ifadesiyle yanıltıcı bilgi yayma suçu, yanlış bir bilgiyle halkın yanıltılmasıdır. İnternetin yaygınlaştığı 2010’lu yıllardan sonra bazı ülkeler yanlış bilgi yayımına karşı yasal düzenlemeler getirmiştir. Bu kapsamda olmak üzere Brezilya, Çin, Malezya gibi bazı ülkeler dezenformasyonu suç kapsamına almıştır. 2022 yılında TCK’da yapılan değişiklikle dezenformasyon yapmak suç kapsamına alınmış ve böylece Türkiye de dezenformasyonu suç sayan az sayıda ülkenin arasına katılmıştır. Böylece internet üzerinden kullanılan ifadeler nedeniyle en sık açılan ceza davaları olan cumhurbaşkanına hakaret suçu ve internet yoluyla hakaret suçuna bundan sonra dezenformasyon suçunun da ekleneceğini şimdiden öngörmek mümkündür. Üstelik aşağıda değinileceği üzere ve diğer ülkelerdeki yasal düzenlemelerin aksine dezenformasyon suçu düzenlemesi hukuk tekniği açısından son derece kötü şekilde hazırlanmıştır.

1. Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Yayma

Dezenformasyon, yanlış bilgiyi yanlış olduğunu bildiği halde kasten yaymaktır. Ancak TCK 217/A maddesi, suçun oluşumu için yanlış bilgiyi yayanın yaydığı bilginin yanlış olduğunu bilme şartı aramadığı için bir bilgiyi yanlış olduğunu bilmeden ve doğru olduğuna inanarak paylaşanlar da suç işlemiş sayılmaktadır. Bir ceza kanunda kasten işlenen bir suçun tanımı yapılırken suçun manevi unsuru olan suç kastına yer verilir. Örneğin sahte para veya belgede sahtecilik suçunun oluşumu için failin parayı veya belgeyi bunların sahte olduğunu bilerek kullanması gerekir. Ancak TCK 217/A maddesindeki dezenformasyon suçunun metninde suçun manevi unsuru yazılmamış, sadece suçun maddi unsuru yazılmıştır. Bir başka deyişle dezenformasyon suçunun oluşumu için kişinin paylaştığı bilginin yanlış olduğunu bilmesi yani yanlış bilgi yayma kastı, suçun oluşumu için gerekli tutulmamıştır. Böylece kişiler yanlış olduğunu bilmedikleri yani doğru olduğuna inandıkları yanlış bilgileri paylaştığında dahi dezenformasyon suçu oluşmaktadır.

Suç tanımında kasıt aranmaması ceza adaleti açsından son derece tehlikeli bir durum teşkil etmektedir. Bu hatalı kanuni düzenleme karşısında bir kişinin bilerek veya bilmeyerek ortaya attığı yanlış bir bilgiyi bilmeyerek ve tamamen iyi niyetli şekilde yayan kişiler de bu suçu işlemiş sayılacaktır. Öte yandan kısmen doğru kısmen yanlış bilgi yayan kişinin durumu da bu hatalı yasal düzenleme karşısında belirsiz kalmaktadır. Örneğin bir kişi bir köyde salgın hastalık olduğuna dair internette paylaşım yapsa ama köyün adını yanlış yazsa bu sığ yasal düzenleme karşısında yine yanıltıcı bilgiyi yaymış sayılabilecektir.

2. Dezenformasyon Erişim Engelleme Durdurulabilir

Söz konusu kanun maddesinin bu haliyle esasen internet ve sosyal medya üzerinden yayılan yanlış ve yanıltıcı bilgileri engellemeyi hedeflediği anlaşılmaktadır. Nitekim günümüzde bir bilgi en hızlı internet üzerinden yayılmaktadır ve gerçekten bazen internette yanlış bilgilerin hızla yayıldığı görülmektedir. Ancak yanlış bilgi yayımını engellemek için dezenformasyon şeklinde yeni bir suç ihdas etmek yerine 5651 Sayılı Yasa’da değişiklik yapılarak yanıltıcı bilgininin yayından çıkartılması veya içerik sağlayıcıya düzeltme ve cevap yayınlama zorunluluğu getirilerek dezenformasyonla mücadele edilmesi gayet mümkündür. Bu bakımdan ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı olan yanıltıcı bilgi yayma suçunun tümden ilga edilmesi gerekmektedir. Eğer dezenformasyon suçu kanundan çıkartılmayacaksa da en azından madde metni değiştirilerek suçun manevi unsuru yani kasıt unsuru madde metnine eklenmeli ve suçun oluşumu için yanlış bilgi paylaşımı yapan paylaştığı bilginin yanlış olduğunu bilmesi şartı aranmalıdır.

3. Hatalı Kanun Yazımı

Halkı yanıltıcı bilgiyi yayma suçunun düzenlendiği TCK 217/A maddesi hukuk tekniği bakımından çok kötü yazılmıştır. Yukarıda açıklandığı gibi, kanunu yazanlar, suçun oluşması için yanlış bilgiyi yayan kişinin yaydığı bilginin yanlış olduğunu bilmesi şartını dahi aramamıştır. Yani paylaştığı bilginin dezenformasyon olduğunu bilmeyen kişiler bile dezenformasyon suçu işlemiş olmaktadır. Madde metni bu haliyle yaydığı bilginin doğru olduğuna samimi şekilde inanarak paylaşan kişinin eylemini bile suç saymaktadır. Dolayısıyla mevcut madde metninde suçun manevi unsuru yer almamakta ve madde bu haliyle kusursuz ceza sorumluluğu getirmektedir. Bu hatalı kanun maddesi bu haliyle yürürlükte kaldığı sürece vatandaşların ifade özgürlüğü kısıtlanacaktır.

2005 yılında beri yürürlükte olan TCK 218 maddesi ise “haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” demektir. Ancak bu madde de yine hukuk tekniğine aykırı şekilde yazılmıştır. VEYA bağlacı yerine hatalı şekilde VE bağlacı kullanılmış ve dolayısıyla bir bilgi paylaşımının hem haber verme sınırlarını aşmaması hem de eleştiri amacıyla yapılması gerekiyor manası çıkmaktadır. Dolayısıyla halkı yanıltıcı bilgiyle yayma suçu başlığıyla düzenlenen dezenformasyon suçuna ilişkin TCK’nın hem 217/A hem 218. maddesi gözden geçirilmeli ve değiştirilmelidir.

4. İfade Özgürlüğü ve Kamu Güvenliği

Demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde en temel haklar arasında ifade özgürlüğü vardır ve bu özgürlük, toplumun diğer özgürlüklerinin de teminatıdır.  Toplumlar, bireysel ve toplumsal ilerlemelerini ancak açıklayarak, tartışarak, araştırıp bilgi edinerek ve paylaşarak sağlayabilirler; bu da ifade özgürlüğüne bağlıdır. Ancak devletlerin koruması gereken kamu düzeni ve güvenliği ile ulusal bütünlüğü de demokratik toplumların hukuk düzenlerine dayalıdır. Nitekim ifade özgürlüğü ile kamu güvenliğini sağlama arasındaki ince çizgi, her daim bir tartışma konusudur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ifade özgürlüğünü güvence altına almış ancak ulusal güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık ve ahlak gibi meşru koşullarda sınırlandırılabileceğini belirtmiştir. Burada ölçüt, bireylerin düşüncelerinin ve ifadelerinin kişilere veya devlete göre rahatsız edici veya muhalif olması değildir. AİHM tarafından belirlenen ölçüte göre sınırlamanın hukuka uygun sayılabilmesi kanunla öngörülmüş, meşru bir amaca dayanan, gerekli ve ölçülü bir müdahaleye bağlıdır. Bu üçlü kontrol mekanizması ile ifade özgürlüğünün sınırlandırılması denetlenebilir. Toplumu koruma maksadıyla sınırlandırma ile sağlanan bu güvenlik tedbiri, özgürlüğün karşıtı olmadan onun güvencesini sağlamalıdır.

5. Gazeteciler ve İçerik Üreticileri için Riskler

Gazetecilik, doğası gereği ulus veya uluslararası alanlarda gelişen olayları anında takip gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla gazeteciler toplumu bilgilendirme sorumluluğu ile edindikleri bazı bilgileri paylaşmakla ilgili hızlı kararlar almak zorunda kaldıklarından, bu süreci her zaman kesin bir doğrulukla yönetemeyebilirler.

Bir gazeteci, araştırmaları sonucu elde ettiği bilgiyi kamuyla paylaşan ilk kişi olmayı hedeflerken, edindiği bilgilerin bir kısmının veya tamamının hatalı olması durumunda halkı yanıltıcı bilgiyi yayma suçu gündeme gelebilir. Gazetecilerin bu suçlamaya maruz kalmamak için bireysel tedbir alarak; riskli haberleri paylaşmaktan çekinmesi veya bazı haberleri öz sansür uygulayarak kamuya servis etmesi, sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Ancak bu durumun ilerleyen süreçte basın özgürlüğünü etkileyebileceği unutulmamalı, tedbiri alınmalıdır.

Gazetecilerin düzeltme ve yanıt hakkı gibi sistemleri meslek etiklerine dahil etmeleri sebebiyle, yanlış yayınlanan bir haberin ardından düzeltme ve doğru bilgiyi iletmelerine imkân tanınmaktadır. Bu sistem, hem mesleğini icra eden kişilerle medya güvenilirliğini hem de toplumun doğru bilgi edinme hakkını korumaktadır.

Dijital gelişmelerin ışığında hayatımıza girerek meslekler arasında yer alan örneğin YouTuber, Vlogger, Influencer gibi içerik üreticileri, dijital ortamda gazeteciler ile aynı çekinceleri yaşayabilmektedir. Fakat burada içerik üreticilerini kurumsal medya çalışanlarından ayıran ve risk faktörünü etkileyen en önemli fark, kurumsal medya çalışanlarının kontrol mekanizmaları varken dijital içerik üreticilerinin kendi kontrollerini sağlamak zorunda olmasıdır. Bu bağlamda, sosyal medyada yalnızca kullanıcı olarak bulunan kişiler de halkı yanıltma kastı içermeyen paylaşımları sebebiyle bu suçlamayla karşılaşabilmektedir.

Yorum Yaz

error: Kopya koruması engeli!